egiticimasallar.com sitemizde Fareli Köyün Kavalcısı Masalı Okuyorsunuz.
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bir zamanlar ülkenin birinde yeşillikler içerisinde güzel mi güzel bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar çok mutlularmış. Ama bir gün aksilik ya, köylerini fareler basmış. O kadar çok fare varmış ki köydeki tüm evlerin içerisine girmişler. Ortada cirit atıyorlarmış. Evde ne bulurlarsa yiyorlar, bütün eşyaları kemiriyorlarmış. Köylüler ne yapsalar da fareleri köylerinden uzaklaştıramamışlar. Tarlalarında, bahçelerinde yetiştirdikleri ne varsa fareler her şeyi silip süpürmüşler. Köylüler ne yapacaklarını bilmiyorlarmış. Köy muhtarından yardım istemek için yanına gitmişler;
“Muhtar efendi, fareler köyümüzü bastılar, ne yapacağız senden yardım istemeye geldik.” demişler. Muhtar köylülerin söylediklerini dinlese de bu işe bir çözüm bulamamış. Aradan biraz zaman geçtikten sonra köyün ismi fareli köy olarak bilinir olmuş. Köydeki çocuklar da farelerden çok sıkılmışlar, bir an önce köyü terk etmelerini istiyorlarmış.
Günler ayları kovalamış, aradan biraz zaman geçtikten sonra bir gün köyde bir düğün olmuş. Bu düğün için Fareli köye bir çalgıcı gelmiş. Çalgıcı köye girer girmez farelerin her yerde olduklarını görmüş. O kadar fazlaymışlar ki çalgıcı yürürken bile ayaklarına dolaşıyorlarmış. Ama çalgıcının fareleri köyden göndermek için bir fikri varmış. Köyü farelerden kurtarabileceğini söylemek için muhtarın yanına gitmiş;
Muhtara “Ben köyünüzü bu farelerden temizleyebilirim. Ama bana bir kese altın verirseniz” demiş. Köylüler çalgıcının sözlerini duyar duymaz hemen işe koyulmasını istemişler. Her evden birer altın toplamışlar. Bir kese altını çalgıcıya vermek için köy muhtarına teslim etmişler.
Çalgıcı köyün meydanına geçerek kavalını çalmaya başlamış. O kadar güzel şarkılar çalıyormuş ki, fareler resmen büyülenmişler. Güzel şarkıları duyan farelerin hepsi çalgıcının yanında toplanmış. Çalgıcı köydeki bütün fareleri etrafında topladıktan sonra başlamış yürümeye… Hem yürüyor, hem de kavalından güzel şarkılar çalıyormuş. Fareler de çalgıcının peşinden gidiyorlarmış. Çalgıcı köyün nehrine doğru yürümüş. Nehre gelince yavaşça sudan karşıya geçmiş. Fareler de çalgıcının peşinden geçmek istemişler ama nehir hızlı akıyormuş. Fareler suya girer girmez nehrin sularıyla derelerden aşağı doğru sürüklenerek köyden uzaklaşıyorlarmış. En son fare de suya girip, akıntıya doğru gidince çalgıcı kaval çalmayı bırakmış. Hemen köye dönüp köylülerin kendisi için topladığı bir kese altınını almak istiyormuş.
Köy muhtarının yanına gelip, “Muhtar bütün fareleri köyünüzden gönderdim, paramı almaya geldim.” demiş. Fakat muhtar sözünde durmamış. Çalgıcıya “Sen sadece kaval çaldın, farelerde peşinden geldiler. Bunun için bir kese altın verilir mi” diyerek altınları vermek istememiş.
Çalgıcı, “Sizinle böyle anlaşmamıştık, fareleri köyden gönderirsem bana bir kese altın vereceğinizi söylediniz ama şimdi sözünüzde durmuyorsunuz. Altınlarımı istiyorum” demiş ama, muhtar çalgıcıya altınları vermemiş. Çalgıcı kendisini kandırılmış hissetmiş ve çok sinirlenmiş. Köylülerden ve muhtardan intikam almak istiyormuş. Hemen aklına bir fikir daha gelmiş.
Yine koşarak köyün meydanına gitmiş ve kavalını çalmaya başlamış. Kavalıyla o kadar güzel çocuk şarkıları çalıyormuş ki, köyde oynayan çocuklar şarkıları duyar duymaz çalgıcının yanına gelmişler. Çalgıcı tüm çocukları peşine taktıktan sonra yine yürümeye başlamış. Köylüler çocuklarının kavalcının peşinden dereye doğru gittiklerini görür görmez koşmuşlar. Çocuklarını çağırsalar bile, çocuklar arkalarına dönüp bakmıyorlarmış bile… Sadece müziğin peşinden dereye doğru yürüyorlarmış.
Çocukların anne babaları, hemen bir çözüm bulmaları gerektiğini biliyorlarmış. Koşup doğruca muhtarın yanına gitmişler. “Bak gördün mü yaptığını çalgıcıya söz verdiğin altınları vermeliydin. Şimdi çocuklarımızı da peşine taktı köyden götürüyor. Hemen çalgıcıya bir kese altınını teslim et” demişler.
Çalgıcı nehrin kenarında durmuş, kaval çalmayı da bırakmış. Çocuklar da nehrin kenarına geldiklerini müzik durunca fark etmişler. Çalgıcının istediği çocuklara zarar vermek değil, kendisine haksızlık yapan muhtara iyi bir ders vermekmiş. Muhtar da yaptığı yanlışı fark edip çok pişman olmuş. Nehrin kenarına elinde bir kese altınla koşarak gelmiş. Arkasında da çocukların anne babaları varmış.
Muhtar çalgıcının yanına gelince “Senden çok özür dilerim fareli köyün kavalcısı, sana verdiğim sözü tutmadım. Yaptığım yanlıştı. Sana hak ettiğin altınları getirdim” diyerek tüm köylülerin yanında çalgıcıya altınlarını vermiş. Altınlarını alan çalgıcı çok sevinmiş. Tabi çocuklarına yeniden kavuşan anne babalar da…
Bütün köylüler ve muhtar söz verince yerine getirmenin çok önemli olduğunu öğrenmişler. Bir daha da kimseye haksızlık yapmadan mutlu mesut yaşamaya devam etmişler. Bu masal da burada bitmiş…
egiticimasallar.com‘da Fareli Köyün Kavalcısı Masalı okudunuz. Lütfen bizimle görüşlerinizi yorum kısmında paylaşmayı unutmayınız.