egiticimasallar.com sitemizde Parmak Çocuk Masalı ve Hikayesi Okuyorsunuz.
Bir zamanlar küçük bir köyde karısı ile yaşayan bir adam bulunuyordu. Bu adamla karısı evlerinde bir başlarına yaşayıp gidiyorlardı. Adam akşamları koltuğunda oturup kitap okur, karısı da iplikle bir şeyler örerdi.
Günler böyle geçip giderken, bir gün adam karısına “Neden bir çocuğumuz yok ki, Evimizde her şey var ama neşe eksik. Diğer evlerde hep bir çocuk sesi, hep bir cıvıltı var. Bizim de parmak kadar bile olsa bir çocuğumuz olsa, onu sever büyütürdük” dedi.
Derken, aradan biraz zaman geçtikten sonra kadın bir gün küçücük bir çocuk dünyaya getirdi. Bu çocuk o kadar küçüktü ki, gerçekten parmak kadardı. Annesi ve babası çocuğu görünce çok şaşırsalar da onun doğumuyla çok sevindiler. Çocuğa da Başparmak adını verdiler. Parmak çocuk günler geçse de hiç büyümedi ve parmak kadar kaldı. Boyu uzamadı ama parmak çocuk çok zeki ve çok becerikli biriydi. İstediği her şeyi zekasıyla başarıyordu.
Bir gün başparmağın babası, ormanda odun kesmeye karar verdi. O sırada da kendi kendine “Keşke ben ormanda iken bana arabayı birisi getirebilseydi.” dedi. Başparmak bunu duyunca, “Babacığım, arabayı ben sana istediğin zaman getirebilirim” dedi. Babası gülümseyerek “Evladım bunu nasıl yapacaksın? Atı süremezsin, küçücüksün.” Dedi. Parmak çocuk, babacığım sen meraklanma, annem beni atın kulağına bindirsin, bende ata yolu tarif eder arabayı sana getiririm” dedi.
Ormana gitme zamanı gelince söylediği gibi annesi Başparmağı da atın kulağına oturttu. Başparmak ata “Deeehh!” der demez at yürümeye başladı. At arabayla birlikte doğru yoldan ormana kadar geldi. Parmak çocuk ormanın girişinde tanımadığı iki kişi görünce atın kulağına “Brrr!” diye seslendi. At önce durdu sonra bir aksilik olmadığını anlayınca yola devam ettiler.
Şaşkınlıkla olan biteni izleyen yabancılar, “Bu da neydi böyle, at kendi başına arabayı çekip gidiyor. Bir de gözükmeyen bir yerden “Brr!” “Deeeh!” diye sesler geliyor” dediler. Sonra da olan biteni anlamak için arabayı takip etmeye karar verdiler.
Derken, bir süre sonra at arabası odunların yığılı olduğu yerde durdu. Parmak çocuk babasına “Baba bak işte arabayı getirdim, şimdi gel de beni atın kulağından indir.” Dedi. Gülümseyerek Başparmağın yanına gelen babası atı tuttu, sonra da onu atın kulağından alıp yere indirdi.

Arabayı takip eden iki yabancı, gördükleri karşısında şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemediler. Biri, diğerine “Kulaklarını aç ve beni iyi dinle, bu çocuk bize çok para kazandırabilir. Onu büyük şehirlerde insanlara izletip çok para kazanabiliriz. Gidip onu satın alalım” dedi. Sonra başparmağın babasının yanına gittiler. “Bu ufaklığı bize satar mısın? Sana çok para öderiz” dediler. Babası “Hayır, onu hiç kimseye veremem dünyayı da verseniz olmaz” dedi.
Yabancıların konuşmalarını duyan Başparmak, babasının kulağına fısıldamış. “Baba beni onlara sat, ben nasıl olsa geri gelirim” dedi. Babası başta bu fikri beğenmese de oğlunun ne kadar zeki olduğunu biliyordu. Böyle söylüyorsa geri gelecektir diyerek yabancıların teklifini kabul edip, onu yabancılara sattı.
Yabancılar Başparmağa; ”Nerede gitmek istersin seni nereye oturtalım” dediler. Parmak çocuk “Beni şapkanızın kenarına oturtun lütfen, yolda giderken etrafı izlerim.” dedi. Yabancılardan biri çocuğu şapkasının kenarına oturttu. Başparmak babası ile vedalaştı ve yabancılarla birlikte ormandan ayrıldılar.
Biraz yol gittikten sonra Başparmak “Beni yere indirin, tuvalete gitmeliyim” dedi. Bunun üzerine yabancı şapkasını çıkarıp yolun kenarına bıraktı. Parmak çocuk şapkadan bir anda zıplayıp, ilk gördüğü fare deliğine giriverdi.
Adamlar fare deliğini sopalarla açmaya çalışsalar da parmak çocuk çoktan yuvanın derinlerine inmişti. Adamlar yollarına elleri boş devam ettiler. Başparmak yabancıların ayrıldığından emin olunca yuvadan çıktı. Dışarısı karanlıktı ve “Karanlıkta eve dönmek tehlikeli olabilir” diye düşündü. Fare deliğinin kenarında gördüğü bir salyangoz kabuğunun içine girdi ve uyumaya çalışırken bir ses duydu.
İki adam kendi aralarında “Papazın altınlarını ve gümüşlerini nasıl çalabiliriz?” diye konuşuyordu. Başparmak hemen zıpladı adamların yanına gidip “Kolay, ben size anlatayım” dedi. Adamların şaşkınlıktan ağızları açık kaldı. “”Bu da kim böyle nereden geldi bu ses diye” sordular. Başparmak “Buradayım, aşağıda sesin geldiği yerdeyim. Beni yanınıza alın, papazın odasına kapının altından sokun. Ben de size istediklerinizi getireyim” dedi.
Hırsızlar bu fikri sevdiler “Haydi o zaman Papazın evine gidelim sen de hünerlerini göster” dediler. Başparmak papazın odasına kapının altından girdi, dışardakilere seslenip “Burada ne isterseniz var” diye bağırdı. Hırsızlar “Yavaş konuşsana çocuk, sen bizi yakalatmak derdinde misin” dediler. Tam da o sırada papaz uyandı ve etrafa bakınmaya başladı.
Hırsızlar sesleri duyup evden kaçtılar. Parmak çocukta gözükmeden samanlığa gidip kendine yatacak bir yer buldu. Başparmak samanlıkta derin bir uykuya daldı. Ne de olsa çok yorulmuştu. Güneş doğup samanlıktaki hayvanlar acıkınca, samanlardan yemeye başladılar. Başparmak uyandığında kendini bir ineğin dişlerinin arasında buldu. Neredeyse inek onu dişleriyle parçaya ayıracaktı ama neyse ki öyle olmadı. İnek samanla birlikte parmak çocuğu yutup, midesine indirdi.
İneğin midesinde ne yapacağını düşünen parmak çocuk, ahıra ineği sağmaya gelen papazın hizmetçisinin sesini duydu. Var gücüyle “Buradayım, buradayııım! Beni kurtarın” diye bağırdı. Hizmetçi sesleri duyup irkildi. Hemen papazın yanına koşup, ineğin içerisinden bir ses geldiğini söyledi. Papaz inanmadı, ahıra gelip sesi dinledi. Gerçekten de ineğin içinden “Biri beni kurtarsın” diye bir ses geliyordu.
Papazla hizmetçisi ineği kesmeye karar verdiler. İneği kestikten sonra da parmak çocuğun içinde olduğu mideyi alıp çöpe attılar. Başparmak midenin içinden çöp kovasına çıkıp kurtulmak üzereydi ki, bu sırada da bir kurt gelip mideyle birlikte parmak çocuğu yedi.
Parmak çocuk bir şeyler düşünüp buradan kurtulmalıyım dedi. Sonunda da aklına bir fikir geldi. Kurt ile anlaşabilirsem buradan kurtulurum diye düşündü.
Kurdun midesinden ona seslendi. “Hey kurt kardeş, beni dinle… Seni öyle bir yere götüreceğim ki, orada tam da ağzına layık yiyecekler bulacaksın” dedi. Kurt; “Neredeymiş bakalım bu yiyecekler” deyince parmak çocuk sokağın sonuna kadar yürü, şu köşedeki evi geç, sağa dön. Karşındaki ilk ev de aradıklarını bulacaksın” diyerek kurda kendi evlerini tarif etti.
Kurt nefis yiyeceklerin hayaliyle tarif edilen eve vardı. Evdeki ambarda ne varsa yemeye başladı. O kadar çok yedi ki artık yerinden dahi kalkamıyordu. Parmak çocuk da böyle olmasını hesap etmişti. Şimdi tam sırası diyerek bağırmaya başladı.
Ambardan gelen sesi duyan parmak çocuğun annesi ile babası koşa koşa kurdun yanına geldiler. Baş Parmağın babası ambarda kurdu görünce eline bir sopa aldı. Babasının geldiğini duyan parmak çocuk babasına seslendi. “Buradayım babacığım kurdun midesinde…” dedi.
Parmak çocuğun babası sevinç içerisinde ”Şükürler olsun, başparmağım sonunda eve geldi” diyerek sopayla kurdun kafasına vurup kurdu öldürdü. Sonra da karnını açıp Başparmak’ı kurtardı.



Babası Başparmak’a “Ah evladım nerelerdeydin. Seni öyle merak ettim ki” dedi.
“Baba neler yaşamadım ki, önce bir fare deliğine, sonra bir ineğin midesine, sonra da kurdun işkembesine düştüm. Bir daha sizden hiç ayrılmam” dedi parmak çocuk. Annesiyle babası da “Biz de bundan sonra seni dünyalar kadar altına dahi değişmeyiz!” deyip, Başparmak’ı koklayıp öptüler.
egiticimasallar.com‘da Parmak Çocuk Masalı okudunuz. Lütfen bizimle görüşlerinizi yorum kısmında paylaşmayı unutmayınız.
Dünya Klasiklerinden Sindirella Masalımızı okudunuz mu?






Parmak çocuk masalını daha önce okumuştum, yeniden karşılaşmam beni mutlu etti, teşekkürler
Bu masalı ben çok beğendim gerçekten. Parmak çocuk masalı olarak güzel olmuş teşekkürler.